Yaş : 33
Kayıt tarihi : 24/10/08
Mesaj Sayısı : 80
Rep Kademesi: Nerden : antalya
İş/Hobiler : web-tasarım-shop...
Lakap : APACHE
Rep sistemi Aktiflik: (100000/100000) Başarı Puanı: (100000/100000) Güçlülük: (100000/100000)
Konu: Gülüşü bol günlere C.tesi Şub. 21, 2009 12:26 am
Belki de bir sabah başlayacak her şey, ne başladığını bile bilmeden, kocaman bir göz parıldamasının içinde bulacaksın kendini... İçindeki yaşama dört elle sarılan kudret büyüyecek ve öylesi büyüyecek ki o kudret sen olacaksın... En güvendiğin insan yanında olacak çünkü; yani sen senin yanında olacaksın... Kendin olabilmenin keyfini çatacaksın hüzün arsalarına... Okul bahçesi cıvıltısı ve şirinliği ile başlayacaksın güne...
Gülüşün yüzüne martı uçuşu kadar güzel oturacak, bozkırlara alışkın yürekler bir çiy damlasının yaprak üzerindeki güzelliğine vurulmayı da bilmez, evet, evet; gülüşün bir çiy damlası olacak... Çiy damlası güneşe erecek.. Güneş herkesin üstüne yağacak...
Kimsesiz bir zamanında şarkı, türkü olacak umudunun yankıları... Ve kendi soyadım gibi biliyorum ki hep gülüşünle yapacaksın bunları...
Doğaçlamadan yazıyorum bunları, gülüşünü büyütmek istiyorum... Büyütüp duvara asmak ve en sevdiğim kolajın en büyük parçası yapmak istiyorum...
İçimdeki çocuklarla buluyorum yolu, o çevresi ortancalarla, begonyalarla, nergislerle süslü yola yüreğimdeki umutları seyyah yapıyorum... Bazen arka mahalleye çitlembik savaşına gidiyor çocuklar, yaramazlık işte, gece gibi ıssızlaşıyorum, unutuyorlar beni de sokak ortasında, arkalarında bıraktıkları minyatür kale taşını unuttukları gibi... Üşüyorum... Anlatamıyorum onlara; para kazanmak gerekli, oğul olmak gerekli, kardeş olmak gerekli, komşu olmak, dayı olmak, amca olmak gerekli, öğretmen olmak gerekli, anlatamıyorum, olsun be! Üstümüz başımız toz içinde kalkıyoruz misket oyunundan. Topacımı ödünç veriyorum, uçurtmamın ipini heptenliğine... Hepsinin nedeni var elbette, gülüşleri içimde...
Ses tonunu bilmiyorum ve nasıl dokunduğunu hayata; yaralarını da gösterebildiğin dost meclislerinde kekik misali, örselendikçe kokusunu veren fesleğen misali koktuğunu hiç görmedim, sokaktaki çöpçüye "kolay gelsin" diyerek yoksul bir gülüşe neden olduğuna hiç şahit olmadım, ıssız bir kalabalıkta; örneğin gün ortasında şehirde, içindeki senle gezinirken neden içindeki gürültüye ayak uyduramadığını kendi kendine sorup sormadığından da emin değilim, yalnızlığının arkasına sığındığın günlerde içindeki sevgi duygusunu, gönlünün mahzeninde dinlendirip değer kazansın diye bekletip bekletmediğini de bilmiyorum; ama bu gülüşün, bu şeker gülüşün arkasında kocaman bir yüreğin olduğuna dair inancım var, sahi nasıl sığdırıyorsun sen o yüreği o bedene?